24 Aralık 2008 Çarşamba



Yalnız bile olamadığı, bir hiç kimse olduğu için bu yüzden kim gerçek dostu, kim düşmanı, kim onu seven, kim katili, asla içtenlikle anlayamıyordu, algılayamıyordu. İşte bu yüzden onu gerçekten sevenleri göremiyor, onu pek de ciddiye almayanlara çok yakınlık duyduğunu sanıyordu. Çoğu kez sevgisinden ve nefretinden emin olamadığı için hep endişeler ve kaygılar içinde ve güvensizlik duygularıyla yaşıyordu.

CEZMİ ERSÖZ
ANCAK BİR BENZERİM ÖLDÜREBİLİR BENİ

22 Aralık 2008 Pazartesi

Dünyayı yağlamak lazım
Paslandı düzgün dönmüyor
Aya gidip bakmak lazım
Buradan bir şey görünmüyor
Dersler aldik yine saldik
Bile bile akilsiz kaldik
Sabunla bu kirler çıkar sandık
Sığ denizlere balıklama daldık
İnsan gerçeği ararken biz rüyalarda sevişirken
Herkes kendine sararken biz bahçelere daldık
İnsan güzeli incitirken biz eski zamanda yasarken
Herkes maskesini boyarken biz çimlere uzandık
Toprak kurdu yerde sürünüyor
Çirkin karga gülüp eğleniyor
Zavallı kurtçuk dönüp baksana
Bir toz bulutu bile yok ardında

Küçük oğlan kaçtı uzaklara
Minik elinde bir armonika
Sadece gitmiş olmak istedi
Bir toz bulutu bile kalmadı geri

Küçük kız sıkıldı oğlanından
Olmaz dedi oğlan
Sen benimsin bırakmam
Kız gitti oğlanın gözü yaşlı
Bir toz bulutu bile kalmadı gayrı

Adam çalıştı hem gündüz,hem gece
Eve yorgun dönünce,canı oynaş çekince
Kadın döndü sırtını yattı
Bir toz bulutu bile çıkmadı gayrı

21 Aralık 2008 Pazar


Bir mavi türkü kabarırken göğsümde
Vurur dudaklarıma masallar
Tütsülenmiştir artık bölüştüğümüz akşamlar
O mavi türkünün içinde bir kuyu
Dibinde bir adam gizlenir
O saklanır ben gizleyemem
Sızar dudaklarımdan zindan masalları
Bir gün olsun içimde kalsın yüzün
O sonsuz kuyular rehberin olsun
Acılardan ben çoktan vazgeçtim
Nasıl olsa hiç paylaşılmıyor
Küçük bir sevince bile orta karar oldum
Bir yağmurla yıkılıyor duvarlarım
Sen yıkarsın ben anlatırım
Sızar dudaklarımdan zindan masalları
Ay nerde doğsa oradaydık
Dallarda zerdali çiçekleri
Savrulup gider rüzgar esince
Bütün bir bahar böyle geçti

Döndüm gecenin karasına
Artık kimse kıramaz beni
O kül gibi deniz o sesiz kız
Kayıp bir sandala binip gitti

Ne sen söyledin derdini
Ne ben sevdiğime inandım
Unut geçen eski günleri
Bunca yıl sonra nasılsın

Anlardım aklından geçenleri
Sustukça konuştuk sanki
Sevdaymış meğer içimizde
Yıllardır uyuyan deli

Sessizlik sensin geceleri
Fincana kahve koydum gel aaaa
Bugün şeytana uydum gel
Ay doğdu dağın üstünden amanaman
Dallarda beyaz çiçekler

31 Ekim 2008 Cuma

Kış

"Merhametsiz kış sabahlarından önce herkesin, ayaklarını ısıtmak için birine ihtiyacı vardır. Kış aslında iki kişilik bir mevsimdir. Uyku kokan yorganlar, birbirine karışan rüyalar, sayıklamalarla uyandırdığın biri ve onun gecenin ortasında gülen yüzü... Bu, sokulmanın mevsimi! Eskiden pazarlarda satılan civcivler gibi, kemikler, eklemler birbirine geçmeli... Kış, bir insanın başka bir insan için yapıldığının delili!"

Ece TEMELKURAN

30 Ekim 2008 Perşembe

Hüzün Ki En Çok Yakışandır Bize


Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız
Biz ki sessiz ve yağız
bir yazın yumağını çözerek
ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze
ovayı köpürte köpürte akan küheylan
ve günleri hoyrat bir mahmuz
ya da atlastan bir çarkıfelek
gibi döndüre döndüre
bir mapustan bir mapusa yollandığımız
Biz, ey sürgünlerin Nazım'ı derken
tutkulu, sevecen ve yalnız
Gerek acının teleğinden ve gerek
lacivert gergefinde gecelerin
şiiri bir kuş gibi örerek
halkımız, gülün sesini savurup
bir türkünün kekiğinden tüterken
der ki, böyle yazılır sevdamız
Hüzün ki en çok yakışandır bize
Belki de en çok anladığımız...

Hilmi YAVUZ

Bir insanı anlamak

“Ben senin ruhunu okudum.” Boş bulunup söylenmiş ne densiz bir söz. Ruh müneccimliği kimin haddine?
Bir insanın yanında/yakınında olmakla onun ruhunda olup biteni anlamak mümkün mü? Daha o kendi kendisini anlamazken hem. Yine de zevkli bir iş ruh arkeolojisi. Sabır, emek, cesaret gerektiriyor. En sonunda eli boş çıkmayı göze almadan derinlere dalmayı öğrenmek kolay değil.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

............

6 Ağustos 2008 Çarşamba


17 Temmuz 2008 Perşembe

Masamdayım yine karşımda resmin karalıyorum yine senin hayalin kesmes oldu beni bu masalın sonu bitmedi sorunsuz mutluluk yalan huzursuz geceler uykusuz günlernedenini bilmediğim bekleyişler beni bekler belki kelebekler ağlar kalan sağlar uzun yollar bomboş yine kollar soran olursa yokum buralarda arıyan beni bulamaz ben bulamıyorumki yaramı deşene gülüp geçtim bir kale kurdum adı yanlızlık sadece ben varım yok hiç tanıdık aradık sadakati gecenin her saati kurduğum hayellere

1 Temmuz 2008 Salı

Bir gün gelecek
Ölmemiş hiç kimse yaşamayacak
Yaşanmamış hiç kimse
Ölmeyecek
.........
Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi...

Rengin sararmış derdin ne?
Bir haller olmuş sana yine
Bırak gün yanından geçip gitsin
Yarın şansını yeniden denersin

Gözün kararmış olur böyle
Yinede dönüp bakma geriye
Bırak yıldızları kayıp gitsin
Yarın başka bir dilek dilersin

Ah, sen kendinde ol yeter...

Karanlık çökmüş temiz kalbine
Kanın azalıyor terk edildikçe
Bırak aşkları yaşanıp bitsin
Yarın daha cok sevilirsin
Sorarım soru sırra eremem
Ararım döne döne duramam
Yürürüm diken diken kanamam
Yola düşünce

Bilemem başı sonu nerede
Akarım nehir gibi yine de
Yaşamak ve inadına ve ille de
Cana uyunca

Çile

Göremem bazı boşa bakarım
Bir dua bir türkü bir can yakarım
Beşerim şaşar hata yaparım
Kötü huyumca

Tutamam yerin toz tanesiyim
Bir garip dünya biçaresiyim
Bir kulun deli divanesiyim
Aşka gelince

Çile

Ne rahat bir soluk aldım
Ne huzur buldum
Yine de sevdim bu acı dünyayı
Gitmedim durdum

23 Haziran 2008 Pazartesi


havası kaçmış balon gibiyim
ne yerde ne de gökteyim
koparmışlar, çiçek gibiyim
ne vazoyu ne de ellerini isterim
50&50 varsa şansım sebebi yok, doğmuşum belli
ya gülersin, ya ağlarsın sebebi çok mu önemli
sus be artık dinlemem seni, akıl verme
herkesin derdi kendine, akıl verme

tadı kaçmış aşk gibiyim
mecbur kalınca sevişirim
pili bitmiş zaman gibiyim
ne ileri ne de geri giderim
50&50 varsa şansım sebebi yok yaşarım belli
ya seversin, ya sevmezsin sebebi çok mu önemli
Dünyayı yağlamak lazım
Paslandı düzgün dönmüyor
Aya gidip bakmak lazım
Buradan bir şey görünmüyor
Dersler aldik yine saldik
Bile bile akilsiz kaldik
Sabunla bu kirler çıkar sandık
Sığ denizlere balıklama daldık
İnsan gerçeği ararken biz rüyalarda sevişirken
Herkes kendine sararken biz bahçelere daldık
İnsan güzeli incitirken biz eski zamanda yasarken
Herkes maskesini boyarken biz çimlere uzandık

3 Haziran 2008 Salı

güneşin battığı yerdeyim
mümkün değil sana dönmem
biz olmuyor sen olmadan
kovulmuşuz bu dünyadan

mutluluğu ararken hayatım boyunca
geldiğim yer başladığım nokta
gönülde taş, gül kaldırımda
ağlamayı sor bi yağmura
sırılsıklam bir de bana

mutlu olmak istiyorum
artık gülsün şu yüzüm
tanrım ben insan değil miyim?
mutlu olmak istiyorum
sevmek benimde hakkım
yok mudur bir yenisi şu kalbin?

31 Mayıs 2008 Cumartesi

Umudu Demliyor Hayat

Hasreti demliyor hayat sen soluğumdan uzaklaştıkça
Siyah beyaz bir resmin sararmış dalgınlığı vuruyor beni
Vuruyor beni, vuruyor, vurdukça yoruyor bu düş bahçesi
Hayat şarabı lâl eden bir suskunlukla sürüyor...

Anla beni!

Gülleri ve külleri bir anda bırakıp ardında
Gökyüzüne firar eden kuşlarla anla
Bir kentin uğultusuna karışan bakışlarımla

Anla beni!

Umudu demliyor hayat sisler aydınlığa yaklaştıkça
Bir mor menekşenin camlara inat coşkusu sarıyor beni
Sarıyor beni, sarıyor, sardıkça dağıtıyor kederlerimi
Hayat bir sağanaktan delice dökülür gibi sürüyor...

Anla beni!

Sen beni anladıkça tomurcuklarım göğe varıyor
Yağmurlu akpak sevinçler büyütüyor gözlerim
Sen beni anladıkça içimde bir çocuk nefes alıyor...

Meltem KAYA

Ayrılık Sevdaya Dahil

Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
en görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum, onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir yerlere yıldırım düşüyorum
Ayrılığımızı hisettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
Tedirgin gülümser
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil, çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar
Her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili
Yalnızlık, hızla alçalan bulutlar, karanlık bir ağırlık
Hava ağır, toprak ağır, yaprak ağır...
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır?
Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
Karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapını bir çalan, olmadı mı hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak
Bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına
benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız.

Attilâ İLHAN
Hangi rüzgar attı seni
Niye döndün ki geri
Kimseler seni sevmedi mi
Umduğun gibi deli deli

Küllenip giderken acılar
Kendi kendime yaşamaya
Donmuş bir gözyaşı gibi
Akmayan şu yaşantıma
Alışıyordum, öğreniyordum
Savaşıyordum, kusura bakma başarıyordum

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Karanlık dünyam içimde kördüğüm
Bitmeyen çileymiş sanki ördüğüm
Sen yine öyle san
Sen yine öyle bil
Tertemiz dünyayı ben kirletmedim
Kendimi rüyalara hapsetmedim
Sen yine öyle san
Sen beni yine öyle bil

Yalnız kalınca yanında olmayan
Kırık kalbinin farkına varmayan
Yanlış kalplerde şansını zorlayan
Kendini senin yerine koymayan
Ben ben o değilim,ben o değilim

6 Mayıs 2008 Salı


belki haberin yok herşeyi duydum
belki yüzün yok perişan oldun
belki de şarjın bitti ya da biz bittik
ara beni lütfen
sesini duymalıyım masal anlatsanda
hikayen ödülleri toparlasada
seni çok sevmiş olsamda unut beni lütfen
sana çok kızmış olsamda
ara beni lütfen
umduğum dağlara karlar mı yağdı
içinde bu kadar öfke mi vardı
ben demiştim demeyi ezberledim gitmeyi
insan sevdiğine böyle yapar mı
bil ki sebebim çok beni kaybettin
artık duvarlarım cebimde değil
seni çok sevmiş olsamda unut beni lütfen
sana çok kızmış olsamda ara beni lütfen
umduğum dağlara karlar mı yağdı
içinde bu kadar öfke mi vardı
ben demiştim demeyi ezberledim gitmeyi
insan sevdiğine böyle yapar mı

1 Mayıs 2008 Perşembe

Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her sey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilufer
Sevgisizliğine bir kalp verdim

Artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluguma emanet et sen de benden kalanlari
Her şeyi al bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer başka zaman
Sensiz ömrüm olsun
Her şeyi al bir şansım olsun
Başka yer baska zaman
Sensiz ömrüm olsun


Her şeyi al..
Sensiz ömrüm olsun..

30 Nisan 2008 Çarşamba

27 Nisan 2008 Pazar

gözleri kuşlu çocuk
aklı yokuşlu çocuk
düşününce annesini
karnı acıkan çocuk
anar mısın beni de
yıldız takarken gökyüzüne

Bayram BALCI

Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk

Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum
ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım

Ne zaman gözlerinin içine baksam,bliyorum
İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

24 Nisan 2008 Perşembe



sokaklarda yanımda dolaşan yağmur, geceleri baş ucumda duran yağmur, avucumda ellerin yerine yağmur, saçlarımda nefesin yerine yağmur, dudağımda dudağın yerine yağmur, gökyüzünden çaresizliğimi yağmur...vur yüzüme, hadi vur yüzüme !

23 Nisan 2008 Çarşamba

dolunay

Eser gece yarısı bir rüzgar
Ağlar gece yarısı umuttan yoksun çocuklar
Bir karanlık savaş meydanı sanki İstanbul şehri dolunayda
Başka bir şarkı söylüyor sokaklar
Aşk uzakta uykuda
Hayat devam ediyor
Herşeye rağmen geçiyor günler
Hayat devam ediyor
Oyun gibi zaferler
Bir karanlık savaş meydanı sanki İstanbul şehri dolunayda
Başka bir şarkı söylüyor sokaklar
Aşk uzakta uykuda

22 Nisan 2008 Salı

Bana hüzün yapma bu gece gelemem
Bu gece bu kent benden tenha çekemem
Dumanlarım boğuyor ruhumun odalarını
Uyumak istiyorum bırak soruları
İçmişim uçan kuşlarım ölü düşlerim sarhoş
Gözlerim düşüncelerimden efkarlı
Avut beni büyüt beni yalanlarla uyut beni
Sakinleştir kurut beni gayrı yok say
Unut beni
Yüreğim geniş yollarım dar
Bana biraz yalan söyle bu gece ihtiyacım var

20 Nisan 2008 Pazar

Pippa Bacca


bundan sonra kimse yalnız değildir artık sokaklarda
her köşebaşındasın Pippa
elimi uzattım çığlığına
yankılanıyoruz bak
gözlerin arkada kaldıysa da
baktıkları her yer kanıyor Pippa
koruyamadık seni ki her köşe direniş yeridir artık
darılma Pippa!
kaldıracağız elbet göz yaşlarını!

Sinan Praksis

19 Nisan 2008 Cumartesi

şarkım sustu ve susarak ögrendim konuşmayı

susmak,devamlı,susmaktan bahsediyor biri durmadan. Hani yağmurun yağması içte kalan tozları ya da tortuları harekete geçirecekmiş de yağmurdan kaçmak gibi...konuşursun büyü bozulacak. susmak bazen o kadarda iyi ki, ama bazen de tam tersi.Susarak bir şeyleri paylaşmak... imkansız gibi görünüyor. hep filmlerde olurya denize karşı bir bankta oturan iki kişi; hayat hikayelerini biliyoruz ama onları orada bir arada tutan bir bağ oldugu bariz. görmesekte "uzaklara" baktıkları nokta aynı. susarlar,susarlar,susarlar... ve aynı cümlede karkıp giderler.belkide biz öyle gelir,belkide paylaşılan paylaşılmıştır, anlatılanlar ise çoktan derinliklerde saklanmıştır.bakışları,harekeleri bu 2kahramanın suskunluga eşlik eder...

17 Nisan 2008 Perşembe

Günler geçiyor
her şey daha dün gibi maziye baktım da yine
günler geçiyor deliler gibi
mevsim dönüyor
nisan yağmurları öncesi
son kez bu gece
görsem diyorum bir yudum seni

hasret bir bulut geldi gitmiyor
sensiz ne kadar bensizim kimse bilmiyor
alsam başımı gitsem diyorum
gittiğim her yerde hasretin terk etmiyor

hangi rüzgar bana senden haber getirir
yaralı bir kuşun kanadında kırık bir tüy gibiyim
hangi rüzgar sana benden selam götürür
kıyıda külü geçmişe ağlayan sönmüş ateş gibiyim

12 Nisan 2008 Cumartesi

Bahçemde küçük bir çocuktun
Aklıma salıncaklar kurdun
Solgundum boyandım rengine
Kendimi suretinde buldum

11 Nisan 2008 Cuma

...
Sokaklar yorgun kavgalardan her akşam
Kahramanlar sıkıcıdır yalnızken
Küçük bir dünya olsa da o benim dünyam
Seni düşünmek güzel herşeye rağmen.

7 Nisan 2008 Pazartesi

yalnız sen

6 Nisan 2008 Pazar

...
Ellerin uzanmasin uzak dursun dedim
sakin dokunmasin hayalettiklerim bana
yakismasın inancim yok benim...

4 Nisan 2008 Cuma


"Kalbimi böldüm bölmelere...
Hepsinin içinde sandıklar
Sandıklarda kutular
Kutularda çekmeceler
Ne çare ki hepsinin farkında keder
Canı çektiğinde içlerine girer."

Aşkın sureti ateş,sırrı yakmaktır.Ve yanmak manasında,aşkın en esaslı ateş öyküsü Pervane'ye aittir.
Ki nerde bir ateş varsa,onun etrafıda ölesiye dönen bir Pervane vardır.
Ateş bir gül gibi açılır ona,bir güle eğilir gibi ateşe boyun eğer Pervane.
Tutuşur,yanar ve aldanışını ölerek tamamlar.
Ama aşkın acı öyküsü değildir bu.Bilakis,yana yana ölmek aşığın en zevkli menkıbesidir.Çünkü aşkınateş öyküsünde,ölmek,vuslattır.
Yanar aşık;varlığı erisin,ikilik kalksın,onda can tek canan kalsın diye.
Varlığı eritir ateş;iki yolcusundan aşka bir öykü bırakır geriye.
Pervanenin ateşle dansı,aşkın ateş öyküsüdür bu.
“Semâ, sevgiliye olan naz ve niyazdır.
Sevgilide fani olma gayetidir.
Pervanenin ateşe uçmak için sıçramasıdır.”

30 Mart 2008 Pazar

ah benim bu sisli yollarım, vay benim körpe ellerim , kara saçlı başım ,dara düştü yarım .Bazen bıktım ,aslen yıkıldım ve daldım derinlere sığdan yıldım ,be toplasan 22 şirin yıldım .Bitmez kaderin uzun yolu , gidilemez tek binekle , içine sinmiş korkak çocuk ileri doğru itekle ,
Bu ses benim dinle!...dinle!..dinle!...
Denedim olmadı , çabalarımın sonu nihayete varamadı ben hüsrana komşuyum , yolları gözler meczubum uykum kaçtı , iflasın eşiğine battı , bu suçsuz gözlerime hesabım ağırdır , vardır şerrim de velâkin kalanım hayırdır.

28 Mart 2008 Cuma

27 Mart 2008 Perşembe

Gurur gerek sen gereksiz,hep kendini akladın,içimden
yavaş yavaş muhabbetini kopardın,kalbimin taa içinden
kapı dışına atandın,önceleri hayat veren şah
damarımdın atardın

adımlarımda korku hakim ve nedeni çoğu zaman
hatalarımdı gecemin ortasında uyanıyorsam bilki sebebi
sensin.Sen kazandın,ben yanıldım en başından
anlamıştım,kendimi hep suçlamıştım.Belki susmak bir
çözümdü agresif tavırlar içerisinde yatan o suskun
adama şöyle bak öyle yanıtı ver ve yüzüme vur çıkar
tüm öfkeni bedenden,teslim ol bu sefer gereksiz gururu
yen.

kötü insanları tanıma senesi

Benim gerçekliğimin ölümsüzlüğü yaşatmakta hüznümü
Kendimi kendime hediye ederek kutladım son doğum günümü
İnanmasanda geçer zaman, nöbet vaktin dolacak
Aslan sabrın tadıda acı da olsa, tatlıdır ya mevyan
Bakacağım tek yön ölüm
Doğru notayı izler gözüm
Rüzgara emanet sözüm, hasretlerle yandı gönlüm
Yalnızlığım kalbime zulüm, korkutmakta heran ölüm
ben bir pembe diziyim hergünüm bir ölüm
Dişlerimden gardiyanlar, hislerimden çağlayanlar
Kirlerimden bataklıklar, kemiklerimden korkuluklar
Parmaklarımdan sivri bıçaklar yaratıp
Savunup kalemi, sırrı açmak cinayettir
bir kilo altın sukunettir.
Toprakla aramdaki mesafe kadar hayat değil uzun
Adiler yoluma tuzak kursun, geri teper her efsun

11 Mart 2008 Salı

Yollar

Gözlerim kör karanlıkta Kör kuyunda Boğulursa, Tenim benim olmadıysa Yitirilmiş, Tutsak olmuş, Düşman olmuş, Milyon defa tekrarlanan Hayatımsa Gizli bağın çözüldüyse Yollar varsa Pahalıysa Uzun, kısa ya da darsa, Artık hiç farklı omayan, Sıkıldığın, Hayatınsa
Aslında yollar Yalanını görmez, yaraları sarmaz Hiç bitmez
Aslında yollar Daralıp açılmaz, sonuna da varmaz Hem varsan da
Farketmez ki.
Oldu, oldum, çocuk kaldım Yüreğimden yaralandım Bir yer olsa Huzur sunsa Dizlerim üstünde çöksem Sonsuz yolu aydınlansa Günün ilk ışığında Son bir kez nefes alsam Kaybolasam gözyaşında Ya da ilk kitabında
Aslında yollar Yalanını görmez, yaraları sarmaz Hiç bitmez
Aslında yollar Daralıp açılmaz, sonuna da varmaz Hem varsan da
Farketmez ki.
bülent ortaçgil

10 Mart 2008 Pazartesi

kelimeler

kaçıyor musun aşktan hala koşup insandan insana hayatı bırakıp tabağında, boşver mi diyorsun kanasın için acıyor mu hiç bazı bazı cesur musun gözünü kapadığında sımsıkılarmı kırpıyormusun boşver mi diyorsun kanasın
biliyorum artık çok zor çok kuracak yeni bir hikayem yok. yine de uğraşıyorum rastgele bu eskimiş kelimelerle
yavaşlıyor ama durmuyor dünya, zaman kimseden değilken yana gitmiş herkes evleriniz bomboş boşver mi diyorsun kanasın. batmadık ama su alıyoruz hala hissetmeden basıp toprağa, tuz basmadan yaralarıma boşver mi diyorsun kanasın.
biliyorum artık çok zor çok kuracak yeni bir hikayem yok. yine de uğraşıyorum rastgele bu eskimiş kelimelerle
alt üst olmuş coğrafyan dacebinde bozuk paralarınla kendi mezarına selam durup boşver mi diyorsun kanasın.
teoman

5 Mart 2008 Çarşamba

"time"

"Bir bir sayarak saniyelerini sıkıcı bir günün,
Harcayarak geçiriyorsun saatlerini düşünmeksizin
Dolanarak bir karış toprağın üze­rinde doğduğun yerin,
Bekleyerek birini ya da bir şeyi sana yol göstermesi için...
Bıkkınsın güneş altında uzanmak­tan,
Yağmuru izlemek için evde otur­maktan,
Gençsin ve yaşam uzun; ve öldüre­cek zamanın var bugün..."

"Ve koşuyorsun ve koşuyorsun ye­tişmek için güneşe; fakat o batıyor,
Ve hızla dolanıyor doğmak için ar­kandan bir kez daha,
Güneş aynı güneş, fakat sen daha yaşlısın,
Daha soluksuzsun ve bir gün daha yakınsın ölüme".


Pink Floyd
05,03,1986

Özleme dair...

...şu anda uzakta bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engel­leri aşıp terkedilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları. yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geçiyor içimden...

Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.

Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terketmişlere özgü bir terkedilme korkusunu da yüre­ğimin derinlerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve

"Geri dön bebeğim" demek istiyorum:

"Geri dön... kulüben seni bekliyor..."


can dündar

4 Mart 2008 Salı

Biterken Herşey

Gece biterken yıldızlar giderken
Kelimeler biterken
Söylenmedik sözler bile
Tüm anlamlar biterken sen başlarsın
Sigaramda duman
Karanlığım biterken
Kalbimin kırığında gizli
Susamışlığım biterken
Düşlerim biterken sen başlarsın
İçimde kapanmayan eski yaralar
Sen yoksan bana uğramaz mı ilkbahar
Kalemimde anlam ve kağıdım biterken
Neden, neden sen?
Sen kimsin
Yıllardır şarkılarıma sığmayan
Sen kimsin bana sağır
Çağırdıkça kaybolan
Beni oyuncaksız bir çocuk gibi
Kalbi kırık koyan
Gözü yaşlı koyan
Durulmuşken süt liman
Yine yeni baştan


Feridun Düzağaç

3 Mart 2008 Pazartesi

sorular

Bir susmayı bakışlarda seslendiren,Hüzünlü yangınsal aşka döndüren nedir.
Beklemeyi özlemlere süsleyen,Yalnızlığın kara-ışığını söndüren nedir.
Duyanı ısıtan, kulağını kestiren, güneşe baktıran,Korkusuzluk denizlerinde yüzdüren nedir.
Saraylarda çılgın eden, kentlerde tek bırakan,Direklere astırıp üzdüren nedir.
Ne varsa yeryüzünde, ne yoksaOnunla paylaştıran, böldüren nedir.
Her şeyi, ama her şeyi olağan dışında,örneğin bir gülü yeşil gördüren nedir.
Gözlere ışıltılı anlamlar bağlayan,Yaşamı ölüme güldüren nedir.
Kalabalıklar, kalabalıklar içindenKişiyi yüceye sürdüren nedir.
Parça-parça büyümüş bir çocukluğuOlgunluk aşamalarında yaşatırca öldüren nedir...

özdemir ASAF

gece

Gece... Yeryüzünün üstüne, beraberinde getirdiği tüm ayaza rağmen bir süreliğine yorgan olup örtünendir. İnsanların çok büyük bir bölümünün değerine bilmediği ve feragat edemedikleri uykuları yüzünden boşa harcadıkları zamana eşdeğerdir. İnsanı çaresiz, yapayalnız kılan; dolayısıyla duygularını sivrelten, buram buram hüzün kokan; radyodan cızırdayarak odayı dolduran slow parça eşliğinde iki çift ayağı farkında olmadan pencereye yönelten ve sönük sönük parıldayan sokak lambasının önünde toprakla buluşan yağmur taneciklerini seyrettiren, yürek burkan... Deniz ve kumsalın aşkı gibi gündüz ile yasak aşk yaşayan, deniz gibi yârine bir türlü kavuşamayan, onun yokluğunda kalbini çaresizce yağmurlarına açandır gece... Gündüz gibi değildir. Her şeye rağmen köpeklerindir gece. Köpekten ne anlıyorsanız onlarındır işte. Benim gündüzümdür...Ve karanlık... "Karanlığa güvenin. O neyi görmemeniz gerektiğini bilir." diye bir söz var. Kim demiş hatırlamıyorum. Severim!

1 Mart 2008 Cumartesi

hep geç kaldık
ne zaman erken çıksak yola
yolculuklar nankördü hiç bilmedik
hep erkendi ne zaman varsak ölüme
en uzun ömür üç günde geldi geçti
sonra baktım gözlerim ıslak
ateş önce kendini yakar
içim dışım ateş oldu
sen ne uzak hayat ne uzak

hadi gül ne kaldı ağlayacak
bitirdik hepsini
ne olur...

22 Şubat 2008 Cuma

en güzel hikeyem


Bir ihtimalin salıncağında sallanıyor gibiydim...
Sesssizlik ve sensizlik her nefesimde varlığını sürdürürken ben sadece bekliyordum,yaşanmışlıkları ve yaşanabilecekleri düşlemek eşliğinde sallanıyordum salıncağımda öylece.
Beklemek...Hiç düşlenmeyecek bir hayal kadar reeldi...


Her zaman sarhoş olmalı. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Zamanın inim inim köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına!

Bu şehirde bir kadın var adı bana özel
Elleri var küçücük
Yüzüyse çiçeklerinden güzel
Kimse bilmez benden başka bir kalbi var kocaman ve bana özel
Şimdi o kanatlarını rüzgara açmış dur diyemezler
Yıldızların arasında o kadar parlak ki onu seçemezler
Başka sularda o şimdi
Başka rüzgarlar arıyor
Başka yollarda yürüyor
Başka başka...

gecelerim

24 Ocak 2008 Perşembe

İçimden Şehirler Geçiyor

Sonsuz yolculuğuma seni son durak sandım
Şarkılardan mirasdı aşk inandım
Ararsam bulurum sandım
Bulunca durulurum
Durulmuyor denizim
Gelirsen diner sandım
Bu yalnızlık durulmuyor

Kabuslarım
Girdaplarım
Labirentlerim
Nice nice dertlerim var

İçimden şehirler geçiyor
Her durakta duruyor inmiyorsun
Seni en sıcak ben öperdim kimbilir
Ama sen bilmiyorsun