30 Nisan 2008 Çarşamba

27 Nisan 2008 Pazar

gözleri kuşlu çocuk
aklı yokuşlu çocuk
düşününce annesini
karnı acıkan çocuk
anar mısın beni de
yıldız takarken gökyüzüne

Bayram BALCI

Acıyla Erir Yüzüne Aşık Çocuk

Ne zaman gözlerinin içine baksam,biliyorum
ikimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar,kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım

Ne zaman gözlerinin içine baksam,bliyorum
İkimizi de aşar,o kapının ardındaki masal
Gözlerin gözlerime değince
Felaketim olurdu, ağlardım
Beni sevmiyordun, bilirdim
Bir sevdiğin vardı, duyardım
Çöp gibi bir oğlan, ipince
Hayırsızın biriydi fikrimce
Ne vakit karşımda görsem
Öldüreceğimden korkardım
Felaketim olurdu, ağlardım
Ne vakit Maçka'dan geçsem
Limanda hep gemiler olurdu
Ağaçlar kuş gibi gülerdi
Bir rüzgar aklımı alırdı
Sessizce bir cigara yakardın
Parmaklarımın ucunu yakardın
Kirpiklerini eğerdin, bakardın
Üşürdüm, içim ürperirdi
Felaketim olurdu, ağlardım
Akşamlar bir roman gibi biterdi
Jezabel kan içinde yatardı
Limandan bir gemi giderdi
Sen kalkıp ona giderdin
Benzin mum gibi giderdin
Sabaha kadar kalırdın
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldü mü cenazeye benzerdi
Hele seni kollarına aldı mı
Felaketim olurdu, ağlardım

24 Nisan 2008 Perşembe



sokaklarda yanımda dolaşan yağmur, geceleri baş ucumda duran yağmur, avucumda ellerin yerine yağmur, saçlarımda nefesin yerine yağmur, dudağımda dudağın yerine yağmur, gökyüzünden çaresizliğimi yağmur...vur yüzüme, hadi vur yüzüme !

23 Nisan 2008 Çarşamba

dolunay

Eser gece yarısı bir rüzgar
Ağlar gece yarısı umuttan yoksun çocuklar
Bir karanlık savaş meydanı sanki İstanbul şehri dolunayda
Başka bir şarkı söylüyor sokaklar
Aşk uzakta uykuda
Hayat devam ediyor
Herşeye rağmen geçiyor günler
Hayat devam ediyor
Oyun gibi zaferler
Bir karanlık savaş meydanı sanki İstanbul şehri dolunayda
Başka bir şarkı söylüyor sokaklar
Aşk uzakta uykuda

22 Nisan 2008 Salı

Bana hüzün yapma bu gece gelemem
Bu gece bu kent benden tenha çekemem
Dumanlarım boğuyor ruhumun odalarını
Uyumak istiyorum bırak soruları
İçmişim uçan kuşlarım ölü düşlerim sarhoş
Gözlerim düşüncelerimden efkarlı
Avut beni büyüt beni yalanlarla uyut beni
Sakinleştir kurut beni gayrı yok say
Unut beni
Yüreğim geniş yollarım dar
Bana biraz yalan söyle bu gece ihtiyacım var

20 Nisan 2008 Pazar

Pippa Bacca


bundan sonra kimse yalnız değildir artık sokaklarda
her köşebaşındasın Pippa
elimi uzattım çığlığına
yankılanıyoruz bak
gözlerin arkada kaldıysa da
baktıkları her yer kanıyor Pippa
koruyamadık seni ki her köşe direniş yeridir artık
darılma Pippa!
kaldıracağız elbet göz yaşlarını!

Sinan Praksis

19 Nisan 2008 Cumartesi

şarkım sustu ve susarak ögrendim konuşmayı

susmak,devamlı,susmaktan bahsediyor biri durmadan. Hani yağmurun yağması içte kalan tozları ya da tortuları harekete geçirecekmiş de yağmurdan kaçmak gibi...konuşursun büyü bozulacak. susmak bazen o kadarda iyi ki, ama bazen de tam tersi.Susarak bir şeyleri paylaşmak... imkansız gibi görünüyor. hep filmlerde olurya denize karşı bir bankta oturan iki kişi; hayat hikayelerini biliyoruz ama onları orada bir arada tutan bir bağ oldugu bariz. görmesekte "uzaklara" baktıkları nokta aynı. susarlar,susarlar,susarlar... ve aynı cümlede karkıp giderler.belkide biz öyle gelir,belkide paylaşılan paylaşılmıştır, anlatılanlar ise çoktan derinliklerde saklanmıştır.bakışları,harekeleri bu 2kahramanın suskunluga eşlik eder...

17 Nisan 2008 Perşembe

Günler geçiyor
her şey daha dün gibi maziye baktım da yine
günler geçiyor deliler gibi
mevsim dönüyor
nisan yağmurları öncesi
son kez bu gece
görsem diyorum bir yudum seni

hasret bir bulut geldi gitmiyor
sensiz ne kadar bensizim kimse bilmiyor
alsam başımı gitsem diyorum
gittiğim her yerde hasretin terk etmiyor

hangi rüzgar bana senden haber getirir
yaralı bir kuşun kanadında kırık bir tüy gibiyim
hangi rüzgar sana benden selam götürür
kıyıda külü geçmişe ağlayan sönmüş ateş gibiyim

12 Nisan 2008 Cumartesi

Bahçemde küçük bir çocuktun
Aklıma salıncaklar kurdun
Solgundum boyandım rengine
Kendimi suretinde buldum

11 Nisan 2008 Cuma

...
Sokaklar yorgun kavgalardan her akşam
Kahramanlar sıkıcıdır yalnızken
Küçük bir dünya olsa da o benim dünyam
Seni düşünmek güzel herşeye rağmen.

7 Nisan 2008 Pazartesi

yalnız sen

6 Nisan 2008 Pazar

...
Ellerin uzanmasin uzak dursun dedim
sakin dokunmasin hayalettiklerim bana
yakismasın inancim yok benim...

4 Nisan 2008 Cuma


"Kalbimi böldüm bölmelere...
Hepsinin içinde sandıklar
Sandıklarda kutular
Kutularda çekmeceler
Ne çare ki hepsinin farkında keder
Canı çektiğinde içlerine girer."

Aşkın sureti ateş,sırrı yakmaktır.Ve yanmak manasında,aşkın en esaslı ateş öyküsü Pervane'ye aittir.
Ki nerde bir ateş varsa,onun etrafıda ölesiye dönen bir Pervane vardır.
Ateş bir gül gibi açılır ona,bir güle eğilir gibi ateşe boyun eğer Pervane.
Tutuşur,yanar ve aldanışını ölerek tamamlar.
Ama aşkın acı öyküsü değildir bu.Bilakis,yana yana ölmek aşığın en zevkli menkıbesidir.Çünkü aşkınateş öyküsünde,ölmek,vuslattır.
Yanar aşık;varlığı erisin,ikilik kalksın,onda can tek canan kalsın diye.
Varlığı eritir ateş;iki yolcusundan aşka bir öykü bırakır geriye.
Pervanenin ateşle dansı,aşkın ateş öyküsüdür bu.
“Semâ, sevgiliye olan naz ve niyazdır.
Sevgilide fani olma gayetidir.
Pervanenin ateşe uçmak için sıçramasıdır.”