Geçmişi gölgeye teslim ettim ve şimdi gölgeler takibimde,ardımda bir yığın manzara.
Sorgusu başladı yarının ufukta gün batmakta, her gelişin bir gidişi meçhuşle farz arz ederim sorgumu kesin. Gün dönümünde sıradaki gelsin gölgemi karanlığa teslim edin.
23 Haziran 2008 Pazartesi
havası kaçmış balon gibiyim ne yerde ne de gökteyim koparmışlar, çiçek gibiyim ne vazoyu ne de ellerini isterim 50&50 varsa şansım sebebi yok, doğmuşum belli ya gülersin, ya ağlarsın sebebi çok mu önemli sus be artık dinlemem seni, akıl verme herkesin derdi kendine, akıl verme
tadı kaçmış aşk gibiyim mecbur kalınca sevişirim pili bitmiş zaman gibiyim ne ileri ne de geri giderim 50&50 varsa şansım sebebi yok yaşarım belli ya seversin, ya sevmezsin sebebi çok mu önemli
Dünyayı yağlamak lazım Paslandı düzgün dönmüyor Aya gidip bakmak lazım Buradan bir şey görünmüyor Dersler aldik yine saldik Bile bile akilsiz kaldik Sabunla bu kirler çıkar sandık Sığ denizlere balıklama daldık İnsan gerçeği ararken biz rüyalarda sevişirken Herkes kendine sararken biz bahçelere daldık İnsan güzeli incitirken biz eski zamanda yasarken Herkes maskesini boyarken biz çimlere uzandık
3 Haziran 2008 Salı
güneşin battığı yerdeyim mümkün değil sana dönmem biz olmuyor sen olmadan kovulmuşuz bu dünyadan
mutluluğu ararken hayatım boyunca geldiğim yer başladığım nokta gönülde taş, gül kaldırımda ağlamayı sor bi yağmura sırılsıklam bir de bana
mutlu olmak istiyorum artık gülsün şu yüzüm tanrım ben insan değil miyim? mutlu olmak istiyorum sevmek benimde hakkım yok mudur bir yenisi şu kalbin?
Dün gece mehtaba daldım hep, seni andım öyle bir an geldi ki,
mehtap... seni sandım
Yok Karşılığı Yüzünün
Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Beklemek kadar acı , anlamak kadar zor
Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
Yok karşılığı yüzünün
Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Yaklaştıkça imkansız uçurumlar
Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi
Yok karşılığı yüzünün
Her hayat bir sorudur ...Benimkinin cevabiysa tam anlamiyla bir karanliktir. Bu her zaman böyle degildi, baslangiçta bazi sorularim vardi.. Baslangiçta benim gizemim hala devam ediyordu..!
Ben hala ararım
Bilinmeyenin ulaşılmaz balını
Kaçarım kalabalıktan, yalnızlıktan
Dostumuz ölümden
Artık daha fazla böyle yaşayamazdı. İçindeki o sadece ve sadece kendisine ait olan özü ortaya çıkarmak ve onu yaşatmak istiyordu. Çünkü böyle, birden fazla ve kendisinin olmayan ve gerçek mi sahte mi olduğunun ayırdına varamadığı kişilikleri taşıyordu, sıkıntılı bir yük gibi... Peki, gerçek ve sadece ona ait bir özü var mıydı onun? Varsa neredeydi ve kimdi o? Öylesine çok maske kullanmış, öylesine çok değişik kalıplara girmiş, şekil değiştirmek zorunda kalmıştı ki, gerçek niteliğini yitirmiş olarak duruyordu. Belki de hiç olmadığı korkusuna kapılıyordu arada bir. Sık sık o gerçek özünü bulabilmek, ona ulaşabilmek için eve kapanıyor, günlerce hiçbir arkadaşını, yakınını aramıyordu. Kendisine yeni bir koza örmeliydi ve gerçek özünü bulduğunu sanıp, `artık insanların içine çıkabilirim, onları gerçek kişiliğimle görüp, hissedebilirim` diye düşünüyor, yanlarına sevgi ve hasretle koşuyor, ama biraz konuştuktan sonra, konuşmanın yine kendisine ait bir öz olmadığını görüyordu. Bir başkasıydı sanki o. Ya da kimseye ait olmayan birinin özüydü taşıdığı. Unutulmuş, tesadüfen bulunmuş ya da korkudan, kaygıdan alelacele oluşturulmuş yapma bir şeydi. O ânı kotarması için, ilişkileri geçiştirebilmek, kendini orada o an için var edebilmek için yarattığı sahte bir kişilikti sanki...
Ey benim başımı alıp duvarlara vuran gönüllüm
Sen her böyle yaptığında bin parçaya bölündüm
Düşünmezmi kimse, kim kendini küçük düşürdü?
Küçüğüm çünkü kalbim büyüdükçe beden küçüldü..!
Bugün güneş doğmayacak
Bugün sen çok öleceksin
Biraz düşlerine eğil
Orda birşey bulacaksın
Bugün unut mavileri
Çiçeğe su verme unut
Biraz daha sen olursun
Kalbindeki rengi büyüt
Her aşk kendi içinde yaşar
Çaldığın kapı kapanır sonunda
İçinde bir sen bulursun
Büyümüş anlamış yorgun
Ah aman aman küçüğüm
Bu yol sana gidiyor
Senin küçük baharında
Unuttuğun birşey var
Gelir geçer sokaklardan
Sokaklara girer çıkar
Mavi penceresinde gün
Telaşlı rengarenk kuşlar
Kanallarında birgün
Düşlerine konar kalkar
Estir yelleri, hüznün bitsin dertleri
Sen dağıtmazsan gitmez acının küçük fertleri
Cümle cümle anlatmakla bitmez sabır halleri
biliyor musun kendimi şu an çok yalnız hissediyorum...
diye başlayan bir cümle kursam, zihnim hemen kederli, deprresif, hüzünlü, kimsesiz bir kare oluşur. öyle değil işte. yalnız, sadece yalnız...
an gelir insan etrafında "benim" dediği herşeyin aslında okadar uzak olduğunu hıssetmesi...
nekadar insanım, kitabım çiçegim olursa olsun sen yinede yalnızsın.
yanında oturanın, bir telefonun ucundakinin "senin" olmadıgını anlarsın. kimsesizlik degil bak! herşey okadar yerli yerindedir ki can sıkar, kitap olsan yerin belli, kütüphane, çiçek olsan, saksı. tükürdügümün dünyası bu nasıl bir yalnızlıktır böyle! bir balkonuda mı yok bu işin, içinde bir "saksı"yı barındıracak...
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek
Gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gözlerim neden sık sık dalıyor
Eksik bir şey mi var hayatımda
Gökyüzü bazen ciğerime doluyor
Öyle bir şey ki bu, kolay anlatamam
Atsan atılmaz, satsan satamam
Eksik bir şey mi var, anlayamam
Bak çayım sigaram, her şeyim tamam
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle, gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi
Bakakalırım giden geminin ardından
Atamam kendimi denize, dünya güzel
Serde erkeklik var
Ağlayamam.
Bir sabah çıksam kaybolsam
Dönmesem kalsam anılarda
Belki bir sevda türküsünde vurulurdum
Gel künyemi al dağlardan
Aşk nedir söyle, kayboldum
Belki bir düşte unutulmak
Her sabah bir dev masalında uyanınca
Hep çocuk kalmak kurtulmak
Kar yağıyor bu gece
Öyle beyaz ki şehir
Anlamak bir ömür sürer
Hayat niye kirlenir
Karlı bir gece sen buldun
Kaldırımlarda kalbimi
Al götür rüzgarlara savur, hadi durma
Ver benim eski yarimi
Ben kimim söyle kayboldum
Dönmedim kaldım anılarda
Her sabah bir çöl masalında uyanırdım
Belki de yanlış bir Leyla
Geleceğim bazen, uykudayken sen
Beklenmedik uzak bir konuk gibi
Sokakta bir başıma koyma beni
Kapıyı sürgüleme üstümden.
Usulca girecek bir yere ilişeceğim
Bir zaman, karanlıkta, bakacağım yüzüne
Görüntün doyasıya dolunca gözlerime
Seni kucaklayacak ve çıkıp gideceğim
Biri gelir sorarsa
Sana beni sorarsa
Gitti der misin
Gittiğimi söyler misin
Gidiyorum ben sana
Benimle gider misin.
Yaşarım sensizliği Sanki sen varmışçasına Koşarım bilsem de Çalan zillere kapılara Yoksun ya...